İşsizlik son yılların en önemli sosyal ve ekonomik sorunlarının başında gelmektedir. Bu önemli sorunun "genç" olarak tanımlanan 15-24 yaş grubu nüfusta yoğunlaşması onu daha önemli kılmaktadır. Genç işsizliği sorunu salt ekonomik veya sosyal yönleri olan bir sorun değildir. Siyasal ve psikolojik boyutları da en az bunlar kadar önemlidir. Bu da aslında sorunun bir yaş grubunun işsizliğinin ötesinde , daha karmaşık bir sorun olduğunu göstermektedir. Dolayısıyla bu noktada genç işsizliği sorunun çözümünde ekonomik, sosyal, siyasal ve psikolojik yönleri olan disiplinlerarası bir yaklaşıma gereksinim duyulmaktadır. Genç bir nüfus yapısına sahip olan Türkiye'de de istihdam sorunları içerisinde genç işsizliği sorunu önemli bir yere sahiptir. Her beş kişiden birinin 15-24 yaş grubunda olduğu ülkemizde, bu yaş grubunun yaşadığı işsizlik, yetişkin olarak kabul edilen 25-64 grubunun yaşadığı işsizliğin yaklaşık üç katıdır. Ülkemizde yıllardır, genelde işsizlik özelde de genç işsizliği sorununa gereken önemin verilmemesi ve sorunun çözümüne yönelik yeterli çabaların gösterilmemesi, bu sorunun daha da kronikleşmesine yol açmakta ve ülkemizin geleceği gençleri büyük bir karamsarlığa itmektedir. Oysa ülkemizin sahip olduğu genç nüfus, bizim en büyük zenginliğimizdir. Bu potansiyeli bir sorun olmaktan çıkartarak, gençliğin dinamizmini, enerjisini ve üretkenliğini ülkemizin kalkınmasında itici bir güç haline getirecek önlemler ve politikalar izlenmelidir. Unutulmamalıdır ki, eğitimli ve nitelikli bir genç işgücü, Avrupa Birliği'ne girmeyi arzulayan ülkemiz açısından en önemli avantaj olabilir.