Yüce kitabımız Kur'ân-ı Kerîm dikkatli bir biçimde incelenirse onda inanç, ibadet, ihlas, samimiyet, bağlılık gibi değerlerin bir araya gelmesi ile ortaya çıkan dindarlığın merkezi bir konumda olduğu görülür. Hz. Âdem’in oğlu Hâbil’in kardeşi ile olan ilişkisinde dindarlığın bir yüzü bize gösterilirken Hz. İbrâhim’in ve oğlu Hz. İsmâil’in Allah'a bağlılıklarında dindarlığın diğer bir yüzünü görürüz. Sonucu gerçek dindarlığa varmayan bir Müslümanlık aslında kişiye hakiki mutluluğu yaşatamaz. Aslında dindarlık bir algılayış ve yaşayıştır; öyleyse sadece güzel sözler ile süslenmiş bir hayat dindarca bir hayat olamaz. Kur'ân güzeli söyleyen fakat söylediğini yaşamayan insanları bu yüzden eleştirir. Resûlullah’ın (s.a.) İslâm'ı yaşayarak tebliğ ettiğini ve onun ahlakının Kur'ân olduğunu bir kere daha hatırlamak gerekir. Dindarlık İslâm toplumunun bütün kesimlerini ilgilendiren çok önemli bir konu olduğu için Kur'an Araştırmaları Vakfı (KURAV) konunun muhtelif yönleriyle tartışılmasına zemin hazırlamak için 25-26 Aralık 2004 tarihinde Dindarlık Olgusu adıyla bir sempozyum düzenlemiştir. İstanbul’da gerçekleştirilen sempozyumda konu temel İslâm bilimleri, sosyoloji, psikoloji, psikiyatri, eğitim ve felsefe açısından bütün yönleriyle ele alınmış sunulan 15 tebliğ ve bunların müzakeresi konuyu anlaşılır hale getirmiştir. Dindarlık konusu üzerine yapılmış ilk ciddi çalışma olan sempozyumu, Kurav Yayınları’nın 7. kitabı olarak yayımlayıp toplumun hizmetine sunmakla önemli bir eksikliğin giderildiğini söylemek mümkündür. Büyük bir ilgi göreceği düşünülen kitap benzer başka çalışmalara da kapı aralayacaktır.