Ergen-Ebeveyn İlişkisinin Doğası, Depresyon ve Psikososyal İşlevsellik Üzerindeki Etkisi

TEZ

Ergen-Ebeveyn İlişkisinin Doğası, Depresyon ve Psikososyal İşlevsellik Üzerindeki Etkisi

Yazar/Hazırlayan
Üniversite
Enstitü/Fakülte
Anabilim Dalı
Tez Danışmanı
Tez Yılı
YÖK Tez No
310240
Sayfa Sayısı
240
Tez Türü
Tıpta Uzmanlık
Kategori
Tez Özeti
Ergenlik dönemi depresyonu ile ilişkili risk etmenleri araştırma sonuçları, etiyolojinin çok boyutlu bir doğaya sahip olduğunu desteklemektedir. Araştırmaların sonuçları, ergenlerde depresyon riski yaratan psikososyal ebeveyn ve aile ortamına ilişkin risk etmenlerini ve altta yatan mekanizmaların tümünü aydınlatamamıştır. Ancak, 'unipolar depresyonun' etiyolojisinde ailesel bileşenin önemine ilişkin önemli derecede bulgu mevcuttur. Sonuç olarak, ergenlik dönemi depresyonunun etiyolojisinde hem aile ortamı hem de kalıtımsal risk etmenlerinin aydınlatılabilmesi için, daha ileri araştırmaların yapılması gerekmektedir. Gelişimsel olarak, ergenin ailesine yakın bağlar ile bağlı olduğu bilinmektedir. Bu nedenle, depresyonu olan ergenlerin tedavisinde ebeveynlerinin yer alması gerektiğine ilişkin yaygın bir kanı vardır. Tedavide ebeveynlerin katılımı ile ilgili görüş birliği olmasına karşın, 'nasıl yapılacağına' ve 'etkilerinin nasıl ölçüleceğine' ilişkin görgül ilkeler eksiktir.Hala, ergenlik dönemi depresyonu alanında yer alan öncelikli konular; risklerin çok boyutlu doğasının anlaşılması ve ebeveynlere ilişkin risklerin tedavide nasıl yer alması gerektiğidir. Ülkemizde ergenlik dönemi ile ilgili yapılan araştırmalar göz önüne alındığında, klinik ve toplum örnekleminde algılanan ebeveyn-ergen ilişkisinin depresyon ve psikososyal uyum üzerine olan etkilerini inceleyen kapsamlı bir araştırmaya rastlanmamıştır. Bu araştırmanın amacı; ergenlerin algıladıkları ebeveyn-ergen ilişkisini özellikleri ile depresyon ve psikososyal uyum arasındaki ilişkileri incelemektir. YÖNTEM: Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi Çocuk ve Ergen Ruh Sağlığı ve Hastalıkları Anabilim Dalına bağlı Ergen Birimine başvuran hastaların doldurdukları başvuru formları değerlendirilmiştir. Başvuru öncesi tanı ve tedavi almamış ergenler kısaca değerlendirilmiştir. Her iki ebeveyni hayatta olan, çalışmaya katılmayı kabul eden, klinik olarak normal zeka kapasitesine sahip olan ergenler görüşmeye alınmıştır. Uygulanan K-SADS yarı yapılandırılmış görüşme ile Major Depresif Bozukluk tanısı alan 52 ergen çalışmaya dahil edilmiştir. Kontrol grubu; yaş, cinsiyet ve sosyoekonomik düzey açısından klinik grup ile eşleştirilen, fiziksel veya ruhsal bir rahatsızlık nedeniyle tedavi almayan, anne-babası hayatta olan, okul okuyan 58 ergenden oluşmuştur. Klinik grup ile; tanısal psikiyatrik görüşme yapılmıştır (Okul Çağı Çocukları İçin Duygulanım Bozuklukları ve Şizofreni Görüşme Çizelgesi Şimdi ve Yaşam Boyu Versiyonu - ÇDGŞG-ŞY). Hem klinik hem de kontrol grubundaki öğrencilerden; Çocuk/Ergen anne kabul-red ölçeği kısa formu (EKRÖ/Anne)'', 'Çocuk/Ergen baba kabul-red ölçeği kısa formu (EKRÖ/Baba)', 'Beck depresyon envanteri', Çocuk/Ergen anne kabul-red kontrol ölçeği Anne/EKRÖ/K)', 'Çocuk/Ergen baba kabul-red kontrol ölçeği (Baba/EKRÖ/K)', 'Kiddo-Kindl (Kiddl Ergen formu) yaşam kalitesi ölçeği', 'Anne-baba ilişki envanteri (PARQ)', 'sosyoekonomik düzey ölçeği'' ve 'sosyodemografik veri formunu' doldurmaları istenilmiştir. Major Depresif Bozukluk tanılı grup ve kontrol grubunda yer alan ergenlerin sosyodemografik özellikleri, algıladıkları anne-baba genel kabul ve alt ölçek ortalama puanları, anne-baba kontrol ortalama puanları ve kontrol düzeyi, aile içi genel anlaşmazlık ve bütünlük düzeyleri, algıladıkları genel yaşam kalitesi ve alt ölçek puanları, depresyon tarama ölçeği puanları karşılaştırılmıştır. Ebeveyn kabulü ile ergen yaşam kalitesi ilişkisi değerlendirilmiştir. Ayrıca olguların anne ve babalarının depresyon semptom düzeyleri karşılaştırılmıştır. BULGULAR: Klinik ve kontrol gruplarının, sosyodemografik özellikler açısından; annenin çalışıyor olması, ailede ruhsal hastalık varlığı, aile içi şiddet varlığı, okul başarısı ve anne baba arasındaki evlilik sorunları açısından farklılaştığı görülmüştür. Klinik gruptaki ergenlerin, ergen annelerinin ve ergen babalarının depresyon semptom düzeylerinin; sırasıyla kontrol grubundaki ergen, anne ve babalardan daha yüksek olduğu bulunmuştur. Depresyon grubundaki ergenlerin algıladıkları anne genel red düzeyi, düşmanlık ve saldırganlık düzeyi, kayıtsızlık ve ihmal düzeyi, ayrışmamış red düzeyi kontrol grubundan yüksek; anne sıcaklık düzeyi ise kontrol grubundan düşük bulunmuştur. Aynı zamanda depresyon grubundaki ergenlerin algıladıkları baba genel red düzeyi, düşmanlık ve saldırganlık düzeyi, kayıtsızlık ve ihmal düzeyi, ayrışmamış red düzeyi kontrol grubundan yüksek; baba sıcaklık düzeyi ise kontrol grubundan düşük bulunmuştur. Hem algılanan anne hem de algılanan baba kabul-red alt ölçek ortalama puanları birbirleri ile ilişkili bulunmuştur. Gruplar, algılanan anne ve baba kontrol düzeyleri açısından farklılaşmamıştır. Depresif grupta aile içi genel anlaşmazlık düzeyi ve anne-babaya yapışma düzeyleri daha yüksek bulunmuştur. Depresyonda olan ergenlerde yaşam kalitesi düzeyleri daha düşük bulunmuştur. Ayrıca yaşam kalitesinin tüm alt ölçek puan ortalamaları daha düşük bulunmuştur. Tüm ergenlerde algılanan anne kabulü; algılanan anne kontrolü, anne depresyon semptom düzeyi, ergen depresyon semptom düzeyi ve ergen yaşam kalitesi ile ilişkili bulunmuştur. Ancak klinik grupta anne depresyon düzeyi ile ilişkisiz bulunmuştur. Hem tüm ergenlerde hem de klinik grupta algılanan baba kabulü; algılanan baba kontrol, ergen depresyon düzeyi ve ergen yaşam kalitesi düzeyi ile ilişkili bulunurken; baba depresyon düzeyi ile ilişkisiz bulunmuştur. Yapılan çok değişkenli regresyon analizi final modelinde; annenin çalışıyor olması, ailede ruhsal hastalık varlığı, anne-baba depresyon düzeyleri ergen depresyonu açısından risk faktörü olarak saptanmıştır. Özsaygı düzeyi ise depresyona karşı koruyucu faktör olarak bulunmuştur. SONUÇ: Ergenlerde; anne ve babadan algılanan rededilme, klinik olarak depresyon ve kötü yaşam kalitesi ile ilişkilidir. Anne ve babadan algılanan kontrol davranışının depresyon ile ilişkisi saptanmamıştır. Anne-babası ile genel anlaşmazlık içinde olan ve anne-babaya yapışan, bireyleşme sorunu yaşayan ergenler depresyona daha fazla yatkın olmaktadır. Aile bireylerinde psikiyatrik rahatsızlık varlığı, annenin çalışıyor olması, anne-baba depresyon semptom yüksekliği ergen depresyonu için risk faktörü olarak ortaya çıkmıştır. Ergen özsaygı duygusu depresyon açısından koruyucu olarak rol almaktadır. Ergenin ruh sağlığının korunması, bozulmaması ve psikososyal uyumunun iyi olması için babaların da en az anneler kadar önemli bir rolü vardır. Doğumdan itibaren yakın ilişki kurulan bireylerden sevgi, şefkat, ilgi, değer yani kabul görme hayat boyunca içselleştirilerek etkisini sürdürmektedir. Kimlik bocalamasında olan ergenler; kendileri için büyük öneme sahip olan anne-babalarından bu kritik dönemde daha fazla kabul gereksinimi hissetmektedirler. Çalışmamız ergenlik döneminde anne-babaların önemine vurgu yapmaktadır.

Hamidi, Fırat, Ergen-Ebeveyn İlişkisinin Doğası, Depresyon ve Psikososyal İşlevsellik Üzerindeki Etkisi , Ege Üniversitesi, Tıp Fakültesi, 2012, Tıpta Uzmanlık.