Gençlik ve Gelecek

MAKALE

Gençlik ve Gelecek

Yazar/Hazırlayan
Makale Türü
Dergi Bölümü
Dergi Adı
Sayı No
74
Yıl
Yer
Sayfa Aralığı
3-11
Tam Metin (PDF)
Kategori
Makale Özeti
Nedir gençlik? Bunca ilgiyi üzerine çekişi nedendir? Niçin dün olduğu gibi bugünün ve yarının en önemli toplumsal sorunları arasında yer almaktadır? Gençliğin gerek biyolojik ve gerekse sosyolojik olarak toplumun diğer kesimlerinden farkı nerededir? Geleceğin gençleri nasıl olmalıdır yahut olmak zorundadır? türünden sorular, hemen her ülkede sıkça sorulan ve cevaplar aranmaya çalışılan konulardır.Gençlik bir milletin geleceği itici ve ilerletici gücüdür. Yaşanılan günlerin aynası, gelecek yarınların habercisidir... Gençliği tanımak, onun durumunu, düşüncesini, duygusunu, tutumunu ve eylemini bilmek demektir.Bütün bunlar gencin içinde yetiştiği ve yaşadığı çevrenin doğal,sosyal, ekonomik, kültürel, şartları ile değişir, şekillenir.Gençlik üzerinde bunca ilginin yoğunlaşması ve yatırımların büyük çoğunluğunun gençliğe yönlendirilmesi, aslında her toplumun öncelikle yapması gereken görevidir. Çünkü gençlik bir ulusun varlık nedeni olduğu bir yana geleceğinin de en sağlam güvencesidir. 1960'lı yılların sonlarına gelinceye kadar dünya ve Türkiye gençlik konusunda tam anlamıyla yeterli bir duyarlılık göstermemiştir. Ancak dünya genelinde 1968 yılında başlayan gençlik hareketleri, bütün devletleri, gençlik sorununun boyutları ve önemi hakkında daha fazla bilinçlenmeye götürmüş ve giderek artan biçimde iyileştirici önlemlerin alınmasına neden olmuştur.Özellikle Türkiye'de 12 Eylül 1980 öncesinde, eğer devlet ve toplum gençlere ve onların sorunlarına eğilmezse, çözümler arayıp bulmazsa, bu çok değerli hâzinenin, nasıl kötü amaçlara ve ülke çıkarlarına ters eylemlere alet edilebileceği gerçeği açıkça görülmüştür.Bu nedenle başta devletin yetkilileri olmak üzere toplumda gözle görülebilir bir ilgi artışı oluşmuştur. Gerçekten gençler, bir toplumun aynasıdır. Çünkü gençler, bir toplumdaki rahatsızlıkları, çelişkileri en somut biçimde davranışlarında yansıtırla, dile getirirler. Nitekim gençlik davranışlarına bakarak bir toplumun sorunları hakkında bilgi edinmek mümkündür. Yalnız gençlik sorunu; pedagoji, psikoloji, sosyoloji, antropoloji, ekonomi, kriminoloji ve benzeri disiplinlerin ortaklaşa çözümleyebilecekleri çeşit ve boyutlarda özellikler sergilemektedir.Bizim burada üzerinde duracağımız nokta; ulusal varlığımızın temel güvencesi olan gençlerin gelecekle ilişkileri ve nasıl bir eğitimle yetiştirilecekleri konusudur. Başka deyişle, yarının gençleri hangi niteliklere sahip olmalı, hangi bilgi ve becerileri kazanmalıdır sorusuna belirli sınırlar içerisinde cevap aramaktır.Gençlik, tanımlanması oldukça güç olan, biyolojik, psikolojik ve sosyal bir gelişme, olgunlaşma çağı olup genellikle kronolojik olarak 12-24 yaş dilimleri arası dönemi kapsamaktadır. Gençlik devresinde bulunan genç kuşakların; bedence ve ruhça büyük bir değişim geçirmekte oldukları gerçekten bedensel, duygusal ve zihinsel bir bocalama, bunalım içinde bulundukları, masal çağından çıkıp gerçeğe ulaşma çabası gösterdikleri, bundan dolayı ciddi bir şüphe ve kaygı duydukları, bağımsızlık hırsı ve otoriteye isyan davranışları sergiledikleri, kendilerini kanıtlamak istedikleri, kültürel değerlerle çatıştıkları, tam anlamıyla bir rehberlik ve yardıma muhtaç oldukları hemen herkesçe bilinmesine ve gözlenmesine karşılık,kendilerinin gerektiği ölçüde ilgi, sevgi ve yardım görebildiklerini söylemek çok güçtür.Geleceğini güvence altına almak isteyen bütün milletler, yarının gençlerinin hangi değerlerle donatılması gerektiğini araştırmak, bulmak ve gerekeni zamanında yapmak zorundadırlar. Bunun en güvenilir ve kestirme yolu ise eğitim ve öğretimden geçmektedir. Öyleyse geleceğin gençliği nasıl olmalıdır sorusunun cevabı, yine bir başka soru olan,geleceğin eğitimi nasıl olmalıdır sorusunun içindedir.Gerçekten insanlığın yahut yerel olarak bir toplumun elde ettiği her türlü başarının veya ürünün; daha açıkçası bilginin, becerinin, tekniğin, yöntemin ve bulgunun yeni kuşaklara kazandırabilmesi ve geçişin sağlanabilmesi sadece eğitim ile mümkün olabilir. Söz konusu değerlerin eğitimin dışında başka bir araçla taşınması, işlenmesi ve geliştirilmesi olasılığı yoktur. Çünkü en geniş ve genel anlamda tanımlanmak gerekirse eğitim, temelde bir etkileşim işi olup birden fazla insanın birbirlerinin üzerinde etkili olarak birtakım değişiklikler meydana getirebilmeleridir. Nitekim insanla hayvan arasındaki asıl keskin çizgi burada bulunmakta ve insanın kazandıklarını öteki insanlara aktarabilme yeteneği olmasına karşın, hayvanlar bundan yoksun görünmektedir.

Yılman, Mustafa, Gençlik ve Gelecek, Eğitim ve Bilim Dergisi, Ankara, 74, 1989, 3-11, pdf.