Dindarlık ve Ölüm Kaygısı: Tasavvufi Yaklaşım ve Günümüz Üniversite Öğrencileri

MAKALE

Dindarlık ve Ölüm Kaygısı: Tasavvufi Yaklaşım ve Günümüz Üniversite Öğrencileri

Yazar/Hazırlayan
Makale Türü
Dergi Bölümü
Dergi Adı
Sayı No
43
Yıl
Yer
Sayfa Aralığı
1-8
Tam Metin (PDF)
Kategori
Makale Özeti
Ölüm yabancısı olmadığımız bir hadisedir. Herhangi bir sebepten dolayı sık sık karşımıza çıkan ve bizde karmaşık duyguların yaşanmasına yol açan kaçınılmaz ve evrensel bir olgudur. İnsan, böyle bir gerek karşısında, hissettiği kaygı ve korkuların olumsuz etkilerini azaltmak veya mümkünse ortadan kaldırmak için kültürel, felsefî ve dinsel araçlara yönelmiştir. Buna karşın, felsefî ve dinsel sistemler de, insanın ölüm kaygı ve korkusuyla başetmesine yardımcı olma gibi bir fonksiyonlarının olduğunu ileri sürmüşlerdir. Antropoloji ve etnoloji bilim dalları tarafından yapılan araştırma sonuçları, ölüm ve din kavramlarının, birbiriyle ilgili olduklarını ve bu ilişkinin varlığının insanlık tarihi kadar eskiye dayandığını ortaya koymuştur. Ölüm ve din, her dönemde filozoflar, bilim adamları, şairler, yazarlar ve din adamları başta olmak üzere, tüm insanların ilgilerinin üzerinde odaklaştığı iki kavram olmuştur (Yıldız, 1999). Ölüm söz konusu olduğunda, ünlü sufilerin " sanki ölüm yokmuş " , " sanki ölüm onlar için geçerli değilmiş " gibi bir tutum sergilemiş olduklarını ilgili kaynaklardan öğrenmekteyiz. Onlar ölümü " uykudan uyanmak, sevgiliye kavuşma, ten kafesinden kurtuluş, mekan değiştirme, dosta ulaşmayı sağlayan bir köprü " olarak değerlendirmişlerdir. Sufiler, her zaman ölümün kaçınılmazlığının farkındadırlar. Fakat onlar, ölümden korkmak veya kaçmak yerine onu, amaçlarına ulaştıran bir araç olarak değerlendirirler, yani bir köprü olarak, Allah'a ulaştıran bir geçit olarak kabul ederler. Bunun yanı sıra, hayatın bir rüya hali, ölümün ise uykudan uyanma hali olduğu sufiler tarafından sık sık dile getirilmiştir. Gazali'ye göre, insan uykuda iken rüyada görülen bir takım şeylerin varlığına inanır. Rüya esnasında onlardan şüphe etmez. Sonra uyanınca rüyada gördüklerinin hiçbirinin aslının olmadığını anlar. Dünya hayatı ahirete nisbetle bir uyku hali sayılabilir. Öyleyse içinde bulunduğumuz hayat, bir rüyadan başka bir şey değildir, ölünce uyanacağız. (Gazali, 1970, s.16-17). Sufilerde ölüme ilişkin ikinci anlayış ise, ölüm fenomeninin bir dönüş, göç olarak değerlendirilmesiyle ilgilidir. Sufilere göre, ölüm insanın dünyaya gelmeden önceki mekanına ve Tanrı'sına dönüşünü sağlar.

Yıldız, Murat, Dindarlık ve Ölüm Kaygısı: Tasavvufi Yaklaşım ve Günümüz Üniversite Öğrencileri, Journal of Religious Culture, Almanya, 43, 2001, 1-8, pdf.