Türkiye, özellikle 15-24 yaş grubundaki artış hızı nedeniyle, Birleşmiş Milletler ve Dünya Bankası raporlarına göre 2010'da dünyada "genç nüfus oranı en yüksek ülke" haline gelecek. Kimine göre bu bir güç simgesi, AB içindeki en büyük kozumuz, göğsümüzü kabartacak "ordumuz" hatta bundan da öte milli gururumuz... Ama bu gerçeğin diğer yanını görebiliyor muyuz? "Eğitimli istanbul Gençliğinin Değerler Dünyası" adlı araştırma projesini yürüten Umut Sarp Zeylan'a göre şu anda ülkemiz, gençlerin okuma-yazma oranı açısından birçok gelişmekte olan ülkenin altında yeralıyor. Hele bu oran kızlara gelince daha da vahim boyutlara ulaşıyor. Okullaşma oranı da kapısında beklediğimiz AB ülkelerine göre oldukça yetersiz. Buna bir de bu yaşlarda eğitimde olmayan ve işsiz olan gençlerin oranını eklerseniz sıralamanın daha da ürkütücü olduğu görülecektir. Peki bu tablo içinde yeralan gençleri tanıyor muyuz? Zeylan'a göre "önce bu gençleri biraz daha yakından tanımak, onlara dokunmak kuşak farklarına rağmen hissetmek, anlamak ve hepsinden önemlisi onları dinlemek" gerekir. İşte bu araştırma eğitimli istanbul gençliğinin nelere "değer verdiğini" mercek altına alarak, önce "aile" içinde biçimlenen değerlerin, "okul süreci"nde nasıl geliştiği ve "iş yaşamı'nda ulaştığı düzeyin hayatı yoğurmaya başlarken vardığı aşamayı tüm boyutlarıyla inceliyor. Çalışma bu anlamda hızlı değişime "seyirci kalmama" çabasının da bir ürünü. Bunun yanısıra kitapta araştırma projesinde yeralan istanbul Bilgi Üniversitesi öğretim üye ve görevlilerinin de konulara ilişkin ayrıntılı analiz ve yorumları da yeralıyor.